İSLAM'DA REFORM

İlerki aşamalarda dinimi / inancımı bozulmuş diğer semavi dinlerle karşılaştıracağım. Ama şunu bilmenizi istiyorum, Tektanrılı dinlerin kurucusu İbrahim peygamberdir ve ondan kaynaklanan dinlere semavi dinler denir.

Klasik İslam dinine göre -ki klasik İslam dini nedir birazdan açıklayacağım-  esasında bugüne kadar Adem'den, Nuh'a, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya ve Muhammed'e gelen din İslam dinidir. İslam dini bu peygamberler aracılığıyla özde Tektanrılı din olsa da farklı dünyevi kurallarla halklara iletilmiş, her defasında bozularak yeni gelen peygamberlere özde aynı kalınmaya çalışılsa da farklı kurallar, farklı detaylarla halklara, ümmetlere iletilmiştir. Her ümmet kendi bozulmuş kurallarını gerçek ve son kurallar olarak kabul eder ve kendi kurallarını hakim kılmak için İslam'ın diğer mezhepleriyle veya diğer bir deyişle  semavi dinlerin diğer alt kollarıyla mücadele eder.

Tektanrı var ama Tektanrı'nın farklı ümmetlerine gönderdiği farklı kurallar ve bu farklı kuralların farklı yorumları var. Adına ister semavi dinler deyin isterseniz bozulmuş İslam dinleri deyin, bu dinler artık esas amacı olan tevhidi sağlayamıyor, daha çok tefrikayı körüklüyor. Çünkü bütün bu dinlerin kutsal kitaplarının içinde Allah'ın kelamını koruduğunu ima eden ayetler olsa da hepsi de tahrif edilmiştir. Bu tahrifler de belgelidir.

İslam denince çok farklı manalara gelen bir çok anlam ile karşılaşıyoruz.

İslam'ın manaları:

1) Bir din:

1. a) Muhammed'e gelen kutsal kitabı Kuran olan dinin adı.

1. b) 1. a'daki dine göre Adem'den Muhammed'e dek gelen Tektanrılı dinlerin ortak adı.

1. c) 1. a'daki dinin yorumuna göre farklı manalar alan bir din: 
1. c. i) Barış dini, 
1. c. ii) cihat dini, 
1. c. iii) Gerçeğe Teslimiyet Dini.

2) Arapça sözlük manası olarak

2 a) Teslimiyet

2 b) Barış, selamet.

Benim kabullerim:

İslam dini ne İbrahim'in, ne Musa'nın, ne İsa'nın, ne de Muhammed'in tekelindedir. Bu peygamberlerin getirdikleri kuralları hep bozulmuştur ve hep revize edilmiştir. Bugün de artık revize edilmesi gerektiği gün gibi açıktır. Ben bu peygamberlerin mesajlarını özlerinde Allah kelamı kabul ederim ama bu kitapların içindeki çelişkiler bana tüm kurallarının hak olamayacaklarını ispatlamaktadır. Klasik mantık da diyebileceğimiz Aristo mantığına göre çelişkili önermelerden veya ayetlerden en fazla biri Hakk yani gerçek olabilir diğerleri batıldır. Yani aklımla biliyorum ki, kutsal kitaplara batıl karışmıştır. İnsan  aklı şeytanın tahrif ettiği kutsal metinlerden daha üstündür. O yüzden tahrif edilmiş metinler benim dinime göre akıl ile tevil edilir.

Soru şu benim dinimin ve/veya mezhebimin adı nedir veya  ne olmalı?

Bana göre benim dinim bozulmuş İslam dinlerine yapılan revizedir onların devamı ve Gerçeğe, Hakk'a bir adım daha yakınlaşmadır, benden sonra da benim gibi alimler veya belki vahiy aldığını kanıtlayabilen peygamberler gelebilir (dikkat: Türkçe'nin kullanımından dolayı peygamberlik iddia ediğim anlaşılmasın, ben alim olduğumu ilan ediyorum, vahiyle değil akılla sesleniyorum ancak Kuran'daki hatem-ul enbiya terimini (bkz. Ahzab 40 ayeti) Muhammed'i son peygamber ilan ettiğini de kabul etmiyorum, başka peygamberler gelebilir, belki geldi de öldürdünüz veya tımarhaneye attınız).

Yani Musevilerin, İsevilerin  ve Muhammedilerin kutsal metinlerinden kendi öğretimi kurarken yararlanıyorum. Bu yüzden benim dinim de sonuçta İslam dini. Ama İslam dininin ve kelimesinin bir çok manası olduğu için dinime veya isterseniz mezhep de diyebilirsiniz İslam harici bir isim vermek durumundayım: Hakiki İslam, Öz Hakiki İslam gibi komikliklerden mümkün olduğunca uzak durup yeni bir ad ile mezhebimi size ulaştırmalıyım. Henüz tam karar vermedim ama aklıma gelen isimler şunlar:

Refomist İslam Dini
Hakk'a Teslimiyet Dini
Gerçeğe Teslimiyet Dini
Gerçeğe Hizmet Dini
Postmodern Monoteizm 
Yenilikçi Tektanrıcılık

Klasik İslam dediğim zamanda Ehl-i sünnet, Ehl-i Şia, Ehl-i Tarikat ve Haricilik gibi  Muhammed-i mezhepleri kastediyorum.

Yazımın 2. bölümünde Reformist İslam dininin diğer İslam mezhepleriyle benzerliklerini ve farklılıklarını irdeleyeceğim.

Eski İslam mezhepleri ile benim İslam mezhebim arasındaki benzerlik ve farklılıklar:

1) 2. Her şeyin ilk sebebi olan kendisinin başlangıcı ve sonu olmayan adına ister Yahveh, ister Yehovah, ister İsa, ister Allah ister kendi dilinizde Tanrı deyin tektir.

2) Benim İslam mezhebime göre Allah adildir, adaleti kusursuzdur, adalet diğer İslam mezheplerinin de iştirak edecekleri üzere dünyada veya öldükten sonra ahirette gerçekleşebilir ama sınırlı kötülüğün sonsuz cehennemle cezalandırılması  veya sınırlı iyiliğin sonsuz cennetle ödüllendirilmesi adil değildir. En fazla sebebiyet verdiğin zulmün misliyle cezalandırılırsın. Muhammed'in (sas) tebliğ ettiği İslam dinine göre sevapları günahlarına %50,00000001 ağır basan kişi sonsuz cennetle ödüllendirilecek, sevapları günahlarına %49,999999 hafif basan  kişi ise sonsuz cehennemle cezalandırılacaktır. Bu ise zulümdür, benim Tanrım adildir.

3) Eski İslam mezheplerinin hepsine göre Tanrı kadir-i mutlaktır latince buna omnipotent denir yani sonsuz kudretlidir ve külli iradedir yani iradenin tamamı kendi elindedir.  Fakat eski İslam mezheplerinin hepsi de insan seçim yapma yetisi yani iradesi olduğunu da kabul ederler. Bu iki konu çelişkiye yol açar. Mantıken insanın cüzi yani ufacık bir iradesi olsa da artık Allah külli irade değildir, haliyle kadir-i mutlak da değildir. Benim akılla desteklenen inancıma göre Allah insana irade verdiği andan itibaren artık külli irade değildir, ancak kıyamet günü herkesin iradesi elinden alınmış olarak kıyam edilecek ve yargıya geldikleri gün Allah yine kadir-i mutlak ve külli irade olacaktır.

4) Eski İslam mezheplerine göre Tanrı, omnipotenttir bunu daha evvel de söyledim yani kadir-i mutlaktır, omniscience'tır yani ilmi sonsuzdur, herşeyi bilir ve omnibenevolent'tir yani sonsuz merhametlidir. Ama bunları doğru kabul ettiğimiz de peki dünyada niye kötülük var diye insan sorar. Dindar filozofların üzerinde çok düşündükleri bir konudur “Kötülük Problemi” çünkü sonsuz merhametli bir Tanrı'nın gücü ve bilimi ile kötülüğü yok etmesi gerekirdi ama kötülük bir gerçektir. Benim mezhebime göre yukarda da açıkladığım üzere Allah her şeye kadirdir değildir ve bizim seçimlerimizi de bilemez eğer bilseydi daha önceden bildiği bir şey için bizi imtihan etmezdi. Bir şey önceden biliniyorsa yani yazılmışsa artık sizin onu seçmezsiniz siz ona mecbursunuz demektir, mecbur olarak yaptığınız kötülüklerden  cezalandırılmanız veya iyiliklerden dolayı ödüllendirilmeniz adil değildir, benim İslam mezhebime göre Allah adildir haksızlık yapmaz. Burada kader konusuna geçeceğim 5. maddede.

5) Eski İslam mezheplerinde kader konusu hep çelişkili olmuş ve bu mezhepleri içinde hep tartışma konusu olmuştur. Çünkü bu mezheplerin kabulleri çelişkilidir, eğer Tanrı külli irade ise iddia ettikleri gibi insanın iradesi yoktur. Halbuki bu eski bozulmuş İslam mezhepleri insanın iradesi olduğunu söylerler. Doğrusu şudur. Allah kadir-i mutlak veya külli irade olmasa da evrendeki en kuvvetli iradedir ve insana yollar sunar, insan bu yollardan geçebilir ama bazen yollar daralır. Mesela İstanbul'da eskiden tek Boğaz Köprüsü varken Yeşilköy'den Bostancı'ya gitmek için çok çeşitli güzergahlar seçebilirdiniz ama en sonunda tek köprüye mahkum olurdunuz. Allah'ın da bazı yolları ve kaderleri vardır. Benim Yenilikçi Monoteist dinime  göre Allah külli irade olmamasına rağmen deistlerin iddia ettiği üzere insanı sahipsiz de bırakmış değildir, insanlara ilham edebilir, vahy edebilir ve hatta insanların bazen tüm kontrolünü eline alabilir.

6) Tüm eski İslam mezhepleri birbirlerinden farklı dünyevi kurallar vaaz ederler. Bu mezheplerin alt kollarında da çok farklı kurallar bulunabilir, bu ama dünyada da tevhidi amaçlayan Tanrı'nın bir muradı olamaz. Çünkü bu mezhepler tevhitten ziyade tefrikaya yol açmaktadırlar. Dünya'ya bir hukuk birliği lazımdır, yeni bir peygamber herkesi bir araya getirecek bir vahy ürünü fıkıh yani hukuk sistemi getirene kadar, Allah'ın yeryüzünde kendisine halife kıldığı insanlar kendi göbek bağlarını kendileri kesip, kendi hukuk sistemlerini kendileri yapmalıdırlar.

7) Muhammed'in (sas) tebliğ ettiği İslam dininin nesh edilmiş yani hükmü kaldırılmış Bakara 256 ayeti “dinde zorlama yoktur” der ama bu ayet daha sonradan gelen ve din için savaşı vaaz eden Enfal 39 ve Tevbe 29 gibi kıtal ayetleriyle nesh edilmiştir yani hükmü kaldırılmıştır. Muhammed'in dini de diğer eski bozulmuş İslam dinleri gibi zorba bir din olmuş ve kendisini yüzyıllar boyu savaşarak zorla yaymıştır. Benim inancımda  da dinde zorlama yoktur ancak dini bana zorlayana karşı nefs-i müdafaa hakkım vardır. Benim dinim o yüzden laiklikle de uyumludur.

8) Dinimin en büyük sevabı bir adı da Hakk olan Mutlak Gerçeğe hizmet etmek, gerçeği yalandan yani hakk'ı batıldan ayırmaktır. Muhammed'in (sas) İslam mezhebi de yoluna bu şekilde başlamış ama sonunda bozularak yalanlara teslim olmuştur. Dinime göre en büyük günah da hakk'ı  yani gerçeği örtmektir, bunu yapanlara Arapça kafir denir.

 

Diğer İnternet sitelerim:

Kuran'daki Çelişkiler

İslam Akil Dini Mi?

Kitabım:

Beyaz Üstüne Eflatun